بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ ٣٣

«Çünkü üzerlerine çamurdan taşlar atacağız»,

– Hasan Basri Çantay

مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ ٣٤

«ki (bunların her biri) aşırı hareket edenlere haas olmak üzere Rabbin nezdinde nişanlanmış (dır)».

– Hasan Basri Çantay

فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٣٥

Derken orada mü'minlerden kim varsa çıkardık.

– Hasan Basri Çantay

فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ ٱلْمُسْلِمِينَ ٣٦

Fakat orada müslümanlardan bir ev (halkın) dan başkasını da bulmadık.

– Hasan Basri Çantay

وَتَرَكْنَا فِيهَآ ءَايَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ ٣٧

(Bununla beraber) orada elem verici azâbdan, korkacaklar için, bir alâmet de bırakdık.

– Hasan Basri Çantay

وَفِى مُوسَىٰٓ إِذْ أَرْسَلْنَٰهُ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ بِسُلْطَٰنٍ مُّبِينٍ ٣٨

Musa (nin kıssasın) da da (ibret vardır). Hani onu apaçık bir hüccetle Fir'avne göndermişdik de,

– Hasan Basri Çantay

فَتَوَلَّىٰ بِرُكْنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ ٣٩

O, ordusiyle birlikde (îmandan) yüz çevimiş, (onun hakkında) «Ya bir sihirbazdır, yahud bir mecnundur» demişdi.

– Hasan Basri Çantay

فَأَخَذْنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ ٤٠

Nihayet onu da, ordularını da yakalayıb denize atdık ki o, (bu sırada kendi kendini) kınayıcı idi.

– Hasan Basri Çantay

وَفِى عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلْعَقِيمَ ٤١

Aad (kavminin helak edilmesin) de de (ibret vardır). Hani onların üzerine o kısır rüzgârı göndermişdik.

– Hasan Basri Çantay

مَا تَذَرُ مِن شَىْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَٱلرَّمِيمِ ٤٢

(Öyle bir rüzgâr ki) her uğradığı şey'i (yerinde) bırakmıyor, mutlakaa onu kül gibi savuruyordu.

– Hasan Basri Çantay

وَفِى ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُواْ حَتَّىٰ حِينٍ ٤٣

Semud (kavminin ilhâkin) de de (bir ibret vardır). Hani onlara «Bir zamana kadar fâidelene durun» denilmişdi de,

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu